Islam for all-الإسلام للجميع

هل تريد التفاعل مع هذه المساهمة؟ كل ما عليك هو إنشاء حساب جديد ببضع خطوات أو تسجيل الدخول للمتابعة.
Islam for all-الإسلام للجميع

FATİHA SURESİNİN TEFSİRİ Aya10
Questo sito e' protetto con
Norton Safe Web


    FATİHA SURESİNİN TEFSİRİ

    avatar
    Filipe
    che Allah lo protegga
    che Allah lo protegga


    Località*الدولة* : United States

    Sesso : ذكر

    Numero di messaggi : 377

    FATİHA SURESİNİN TEFSİRİ Empty FATİHA SURESİNİN TEFSİRİ

    مُساهمة من طرف Filipe الجمعة 20 نوفمبر - 23:00:17

    1- Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

    Besmelenin,
    her surenin bağımsız bir ayeti mi, yoksa bütün surelere başlarken
    okunan tek bir Kur'an ayeti mi olduğu konusu tartışmalı bir mesele
    olmakla birlikte, geçerli görüşe göre o, "Fatiha suresinin ayetlerinden
    biridir ve bu surenin sayısı besmeleyle yediye tamamlanmaktadır."
    Nitekim bir yoruma göre yüce Allah: "Andolsun, biz sana ikişer ikişer
    tekrarlanan yediyi ve bu büyük Kur'an'ı verdik."·(Hicr Suresi, 87)
    buyruğu ile Fatiha suresini kasdetmiştir. Çünkü bu yedi ayetlik sure
    yüce Allah'a övgü ifade etmekte ve namazların her rekâtında
    tekrarlanmaktadır.

    Okumaya ve herhangi bir işe yüce Allah'ın
    adıyla başlamak ise, Allah tarafından Hz. Peygamber'e vahyedilmiş bir
    edep ve saygı kuralıdır. Bu kural ilk inen ayet olduğu ittifakla kabul
    edilen "Rabbinin adıyla oku" (Alâk Suresi, 1) ayetinde ifade
    edilmektedir. Yine bu, Allah'ın "Her şeyin başı, sonu, zahiri ve
    batını" olduğunu vurgulayan İslâmî düşüncenin temel ilkesiyle uyum
    içindedir. Buna göre O, her varlığın varoluşunu kendisine borçlu
    olduğu, her başlananın başlangıcının kendisinden kaynaklandığı tek
    gerçek varlıktır. O halde her başlangıç, her hareket ve her yöneliş
    O'nun adı ile olur.

    Yüce Allah'ın, başlangıçta "Rahman" ve
    "Rahim" sıfatları ile nitelenmesi, rahmetin bütün anlamlarını ve tüm
    değişik hallerini kapsar. Bu iki sıfatı aynı anda kendisinde
    bulundurmak sadece Allah'a özgüdür; tıpkı "Rahman" sıfatı ile
    nitelenmenin sadece O'na özgü olması gibi.

    Buna göre herhangi
    bir kulun "Rahim" sıfatı ile nitelenmesi caizdir. Fakat "Rahman"
    sıfatını herhangi bir kula yakıştırmak iman ilkeleriyle bağdaşmaz. Yüce
    Allah'ın bu iki sıfatın her ikisi ile birlikte nitelenmesi ise gayet
    normaldir.

    Bu iki sıfattan hangisinin, taşıdığı merhamet
    bakımından diğerinden daha geniş kapsamlı olduğu tartışmalı bir
    konudur. Fakat biz burada bu tartışmanın ayrıntılarına girmeyecek,
    yalnızca, bu iki sıfatın bir arada merhametin bütün anlamlarını, bütün
    hallerini ve bütün alanlarını kapsadığını belirtmekle yetineceğiz.

    Her
    işe Allah'ın adı ile başlamak ve bu başlamanın yansıttığı Tevhid
    (Allah'ın birliği inancı) ile edep kuralı nasıl İslâm düşünce
    sisteminin ilk temel ilkesini oluşturuyorsa, "Rahman" ve "Rahim"
    sıfatlarının da merhametin bütün anlamlarını, bütün hallerini ve bütün
    alanlarını kapsaması, bu düşünce sisteminin ikinci temel ilkesini
    oluşturur ve Allah ile kulları arasındaki ilişkinin gerçek mahiyetini
    belirler.

    Besmelenin ardından, hamd ederek, tüm alemlerin Rabbi olduğuna inandığımız Allah'a yönelmeye sıra geliyor:



    2- Hamd, tüm alemlerin Rabbi olan Allah `a mahsustur.

    Allah'a
    hamd etmek, mü'min bir kulun Allah'ı anar-anmaz kalbinden taşan
    duygularının ifadesidir. Çünkü en başta bu kulun varoluşu bile
    yaratıcısına karşı hamd ve övgüyü gerektiren ilâhi bir lütuftur. Her
    an, her saniye ve her adım başında yüce Allah'ın sayısız nimeti ardarda
    sıralanmakta, birbirini izlemekte ve başta insan olmak üzere bütün
    yaratıkları kapsamına almaktadır. Bundan dolayı her işin başında ve
    sonunda Allah'a hamd etmek İslâm düşüncesinin temel kurallarından
    biridir; "O, kendisinden başka ilah olmayan Allah'tır. En başta da en
    sonda da hamd O'na mahsustur." (Kasas Suresi, 70)

    Allah'ın mümin
    kuluna karşı olan bağış ve fazileti o derece yüksektir ki, bu kul
    "Elhamdülillah (Hamd Allah'a mahsustur)" dediğinde, ona bütün ölçülere
    baskın gelen ağırlıkta sevap yazar. Nitekim Sünen-i ibn-i Mace'de,
    Abdullah bin Ömer'e dayanarak kaydedildiğine göre Peygamber efendimiz
    şöyle buyuruyor: "Allah'ın kullarından biri "Ya Rabbi, sana zatının
    ululuğuna, saltanatının yüceliğine yaraşır biçimde hamd ederim" dedi.
    Bu sözün değerini ölçemeyen kulun amellerini yazmakla görevli melekler
    ne yazacaklarını bilemediler. Bunun üzerine Allah'ın huzuruna çıkarak:
    "Ya Rabbi! Senin kullarından biri öyle bir söz söyledi ki, onu nasıl
    değerlendirip yazacağımızı bilemiyoruz" dediler. Yüce Allah, -kulunun
    ne dediğini daha iyi bildiği halde- meleklere: "Kulum ne dedi?" diye
    sordu. Melekler: "Ya Rabbi! O, `Ey Rabbim! Sana zatının ululuğuna ve
    saltanatının yüceliğine yaraşır biçimde hamd ederim' dedi" diye cevap
    verdiler. Bunun üzerine Allah o meleklere: "Kulumun o sözünü ağzından
    çıktığı gibi yazın. O sözün karşılığını, kulum kıyamet günü huzuruma
    geldiğinde bizzat ben kararlaştırıp veririm.." buyurdu...

    DEVAM EDECEK...

      الوقت/التاريخ الآن هو الأحد 28 أبريل - 18:42:11